HERACLEITOS (M.Ö. 540 – 470)
Kalabalıklar içinde yaşamaktan hoşlanmayan, yalnızlığı seven, huysuz, somurtkan, asık suratlı Heracleitos’u çevresindekiler hep “hüzünlü” Heracleitos diye tanımlamışlardır.
Ussal filozofların en önde gelenlerinden biridir. Kendisini dış dünyadan soyutlamıştır. Artemis tapınağına kapanmış, çok az yemek yiyerek salt tahıl ve suyla yaşamaya başlamıştır. Tüm yaşamı boyunca ölüme övgü düzmüştür. Bu nedenle Nietzche ve Schopenhauer’a öncülük eder.
Heracleitos, insanın yaşamak için doğduğunu ancak doğduğu andan itibaren ölüm ya da dinginlik özlemi içinde olduğunu yazmıştır. Heracleitos’un bu tespiti 2500 yıl sonra Freud’da “ölüm içgüdüsü” nün savunulmasına önemli katkıda bulunmuştur.
Heracleitos’a göre dünya pek çok gücün boy ölçüştüğü bir savaş alanıdır. Bu savaş alanında sürekli olmak, hüzünlü olarak kendisini duyumsamıştır.
Bu dünya ne Tanrı, ne de insanlar tarafından yaratılmıştır. Her şey “değişim ve hareket” halindendir.” Savaş her şeyin babasıdır. Ancak zafer kazananın ihtirasıdır”. “En güzel yaşam plansız programsız bir yaşamdır”.
Heracleitos ussal filozofların en ussalıdır. Euripides, Sokrates’e bir gün Heracleitos’un bir yazısını okumuş ve ne anladığını sormuş. Sokrates yazıyı okuduktan sonra “tabi demiş, kuşkusuz anladım hiçbir şey anlamadığımı” ve eklemiş” en iyisi bunu Delphio’ da ki biliciye soralım.
Sokrates’in anlamadığı Heracleitos’un ünlü “Kırık Taşlar” adlı kitabından birkaç örnek;
İnsanlar kendi öz doğrularına uygun yaşama yollarını unutmuşlardır. Evrene hükmeden “Logos” her yerde ve her şeyde bulunduğu halde, insanlar sanki özel bir düşünceleri varmış gibi hareket ederler.”
“Çok uzundur ruhun yolları, yürüyerek bitiremezsin.”
“Ruhların ölümü su olmaktır
Suyun ölümü, toprak olmaktır
Su topraktan meydana gelir
Ruh da sudan.”
“Uyanırlar uyanık bekçileri olurlar ölüler ve dirilerin. Uyanıkların bir tek dünyası vardır, uyuyunca herkes kendi dünyasına döner.”
“Bir insanın karakteri onun yazgısıdır.”
“Temel kimliğimiz tanımlanamayan gizemdir. Ama o göreceli bir gizem değildir, doğası itibarıyla gizemdir. Doğa saklanmayı sever. İşte bu doğa kozmik ve evrensel doğadır.”
Heracleitos’a göre; Evren boyuna akan bir süreçtir. Başı sonu olmayan bir değişmedir.
Her şey akar. (Panterei) Bizim bu akışı, değişimi göremeyişimizin nedeni bu akışkan nesnelerin kalıcı olduğunu sanmamızdır. “Değişme” belli bir kanuna, belli bir düzen, belli bir ölçüye göre olur. Bu ölçü, bu kanun “Logos” tur. Evrene hükmeden Logos’tur, Kanun’dur, Düzen’dir, Akıl’dır.
Bu evren kanununu, bu Logos’u dile getiren “Polarite” dir, kutupluluktur.
Logos’un içeriği kutuplu karşıtlar halinde hiç sona ermeyen hareketle gelişir, serpilir.
Evren bize bir yandan sürüp giden bir “hareket” diğer yandan da karşıt şeylerin sonu gelmez bir savaşı olarak görünür.
Bu karşıtlar ile, bunların arasında savaş olmasaydı, evrende nesneler de olmazdı. Çünkü nesneler savaşa hükmeden kanunun uzlaştırılmasından meydana gelmiş Birlik’ lerdir, Uyum’lardır.
Birbirinin karşıtı olan “Yüksek” ile “Alçak” olmadan uyum da olmazdı. Bu karşıtların arkasında bir “Oran” vardır.
Evrenin temel maddesi ateştir. “Ateş” bütün var olanların ilk gerçek temelidir. Bütün karşıtların birliğidir. İçinde bütün karşıtların eridiği “Birlik” tir. Bütün karşıtlar ikili olmakla birlikte aynı şey olup “Bir” in ayrı ayrı yanlarıdır. Bu karşıtlar Birlik içinde kaynaşırlar. Bundan dolayı sonsuz hareket nesnelerin varlığında bulunur. Hareket olmazsa varlık ta ortaya çıkmazdı. Bu yüzden savaş bütün nesnelerin babasıdır. Ama bunun ardında bulunan şey “Duran” bir şeydir. Sonsuz meydana geliş içinde “Varoluş” gizlidir. Bilgi alanında geçen bu kanun “Eylem” alanında da geçer. Heracleitos için bu kanun iki alan içinde geçerlidir. Evrenin bu kanununu bilmek “Logos” u tanımak aklın görevidir. Logos’u tanıyıp kimse de doğadaki bu “Akıl Kanun” unu kendi eylemine ölçü olarak alacaktır.
Anlayışlı kimse çoğunluğun çabaladığı şeye daha az değer verecektir, kendi aklına eseni değil. Genel Kanun’u ölçü alacaktır. Bütünün düzenine bağlanmakla en yüksek hayat ereği olan “Hedon” a (haz) erişecektir.
Mutlu olmak insanın kendi elindendir. İnsanın mutluluğu kendi dünya düzeni içinde içinde bulması ile mümkündür. Bu da insanın ruhunun “Daimon” ca olması ile mümkündür. Yani insanın mutluluğu kendi iç durumuna bağlıdır. “Daimon” burada dış anlamda değil iç anlamda “Alın Yazısı” dır.
Turgut ÖZGÜNEY – 20.06.2013