Tamam, ayağımıza kadar gelen Olimpiyatlar şansı maalesef ellerimizin arasından uçup gitti.
Bakıyorum, herkes yorum yapıyor. Haklı olarak. Ancak, esas yorum yapması gereken Alev Anakök’ten ses çıkmadı. Sorduğumda “Maçların yorumunu yaptım” yanıtı aldım. Oysa, hem antrenör, hem de gazeteci olan Alev Anakök’ün görüşlerini en başta ben merak ediyordum. Mutlaka Ankara yorumu yapmalı.
Merak ettiğim bir şey var. Takımımız 2016 Olimpiyatları için Rio vizesi alamadı. Bakalım federasyondan Rio’ya giden olacak mı. Ve de gidiş ve geliş ile oradaki masraflar federasyonun kasasından mı çıkacak.
4 yıllık bir emek hüsrana döndü. Aslında Ferhat Akbaş’ın antrenör oluşundan, milli takımların kamplarına kadar başkan veya yöneticiler basın ile diyalog kurmadı. Başkan Özkan mutlugil, Ferhat Akbaş’ı yanına aldı, cep telefonu ile fotograf çektirdi ve resmi siteye koydu. Oysa Motta’dan sonra kimin geleceği merak ediliyor idi. Bir basın toplantısında bu ilan edilse idi, tıklım tıklım “Voleybol” okunup, izlenirdi.
Sonra, basın kesinlikle milli takımdan doyurucu bilgi ve fotograf alamadı. Antalya’da onca gün kamp yapıldı. Tek kare gelmedi. Ankara’da öyle. Bırakın voleybola önem vermeyen gazeteleri, voleybol siteleri fotografsız kalmıştı. Sağolsun, takımın neşe kaynağı Güldeniz’in facebook’taki resimlerini çalmak zorunda kaldık. Yukarıdaki foto gibi.
Bu arada, basın bürosunda göreve başlayan Gür Kut, Ankara’da biz basın mensuplarına çok iyi evsahipliği yaptı. Ancak, bu fotograf işinde onun görevi var mı idi bilemiyorum. Neticede bize tek kare fotograf gelmedi.
BENİM ANKARA YORUMUM
Mükemmel bir seyirci vardı. Onca kavgaya rağmen daha ilk günde Rusları alkışladılar. Her maçta da Filenin sultanları’nı alkış ve tezahüratları ile desteklediler.
En önemlisi de Hollanda yenilgisinde takımımızı ayakta alkışladılar. Böyle bir seyirci hangi kentimizde var. Hep söylerim. Uluslararası organizasyonlar için Ankara tek favori. Plase yok.
FİLENİN SULTANLARI
Türkiye’de en iyi pasör Naz. Ama sonucu sayı olmasına rağmen bir sette ortaya top atmaktan çekiniyor. Blokta var. Var ama, pasör daha uyanık olmalı. Tamam manşetler kötü. Ama rakip sahaya da bakmalı. Bunu en iyi geçtiğimiz günlerde rahmetli olan pasör Erdal Önder yapardı. Top kendine gelmeden rakip sahayı süzerdi.
Hırvatistan ve Almanya maçlarında takım halinde iyi idik. Takımda tek Neslihan ayakta kaldı.Türkiye’de antrenörlüğünü pekiştiren Guidetti, tam bir fırlama. Bizimkileri iyi okumuş. Bu arada bazı oyuncularımız için “Maçı sattılar” sözüne asla katılmıyorum. Ellerinden geleni yaptılar.
BAŞKAN BİR HAVALARDA
Sağolsunlar, gazeteler hala voleybolu adam yerine koymadıkları gibi bu tip organizasyonlara da kimseyi yollamıyorlar. Federasyon bizleri alıp Ankara’da yine bir güzel ağırladı. Ama kardeşim, bu kaçıncı gidişimiz. Sayın başkan Özkan Mutlugil ile tek kelime konuşmuş değiliz. Daha doğrusu, Mutlugil tenezzül edip de bizi bir araya getirip çay içmedi. Her ne kadar aramızda ciğerci kedisi gibi seyahat bekleyenler olsa da, başkanın bizimle 3-5 dakika hasbıhal etmesi gerek. Çünkü öteki yöneticiler, bulutların üzerinde geziyor.
EPİRDEN’E AYIP EDİLMİŞ
Ben şahsen, federasyonu olur olmaz zamanda ve her halükarda eleştiren Hasan Epirden’in Ankara’ya davet edilmediğini çok geç öğrendim. En azından ekşirdim. Konfüçyüs ne diyor: “Yanağına tokat atana öteki yanağını çevir.”
FERHAT AKBAŞ TARTIŞILIYOR
Baştan ben yine görüşümü söyleyeyim. Önce de yazıp söylemiştim. Ferhat Akbaş’ı federasyon, ateşin içine erken attı. Bir veya iki yıl, iyi bir yabancı ile ikinci adam olarak çalışmalı idi. Ferhat Akbaş, voleybolu bilen, seven ve çalışkan biri. Yakışıklılığı tribünlere.
Bir örnek vereyim. Beni büyük bir Türk gazetesine genel yayın yönetmeni yapabilirsiniz. Çok da iyi yaparım. 40 yıllık gazetenin her kademesinde deneyimim var. Ama Newyork Times’in genel yayın yönetmeni olamam.
ELEŞTİRİLERE GÖZ GEZDİRELİM
Metin Görgün “ Olimpiyat hayâlini kaybettik ama Neslihan’ı kazandık” diyor ve ekliyor: 4 yılı çöpe attık. Federasyon dahil herkesin şapkalarını önüne koyup, neyi yapmadık ya da eksik yaptık diye ciddi bir özeleştiri yapması lazım. Genel olarak Avrupa voleybolunda düşüş var. Gidişat parlak değil.”
Eleştirilerinde kimseyi kırmamaya özen gösteren Burcu Dal Hakyemez “Geniş kadronun kullanımı ile ilgilide hatalarından ders alan ve doğru tercihler yapan bir teknik heyet vardı. Bu takım özel ve hep özel kalacak.”
Adnan Paşaoğlu’nun özet eleştirisi şöyle: “En önemli hedefi ıskalayan milliler bakalım bundan sonra ne yapacak. Yeni Olimpik döngü için çalışmalara şimdiden başlamamız gerek. 4 yıl önce bu salonda sahadan sildiğimiz Hollanda jenerasyon değiştiriyordu ve o zamandan geliyoruz diye bangır bangır bağırıyordu. Artık mecburi bir değişim süreci başlıyor. Bakalım bu sancılı dönemi nasıl atlatacağız? Şimdi tüm eleştiriler Ferhat Akbaş’a yönelecek ve ne yazıkki onun pasaportunda İtalyan değil Türk yazıyor.”
Üvey evlat ve kaka çocuk Hasan Epirden’den de biraz alalım:
” Voleybolumuzu tavan yapmış bir prestijde, emsali hiç bir federasyonda görülmemiş mirasla politik oyunlarla ve vaadlerle devralan ve 39 ayda tabana indirip, dibe vurdurarak bir enkaz yığını haline getiren, 3,5 yılımızı fütursuzca arlanmadan, sıkılmadan pişkince hiç eden, Türk voleybolunu sil baştan 10 yıl geriye götüren beceriksiz federasyonun Başkanı ve yönetimi derhal onurlu bir şekilde istifa edip Ekim 2016’yı beklemeden olağanüstü genel kurula giderek voleybolumuzun önünü açması beklenmektedir…
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi ‘nin (TMOK) duayen yöneticisi Erdoğan Arıpınar ise Özkan Mutlugil’i stada gazetecilmere yasak koyan Aziz yıldırım’a benzetmiş: “Voleybol Federasyonunun bugünkü başkanı Özkan Mutlugil geçtiğimiz günlerde ikinci bir Aziz Yıldırım olayına imza attı. Rio Olimpiyatları için Ankara’da yapılan bayanlar voleybol Avrupa seçmelerinin kapısını yasalara uymayarak, kendini ve federasyonu eleştiren bir spor yazarına kapattı.
Sancak Alabanda rumuzu ile yazan Nejat Sancak da eğer doğru ise çok önemli bir konuyu satır arasına almış: “Oyuncuların istedikleri zaman antreman yaptıkları, istedikleri zaman tatil yaptıkları ve bunun için antrenörlerini çok sevdikleri(!) bir milli takım ! Neticede ne oldu? Kendi kendinizi aldattınız! Türkiye’yi aldattınız!”
FEDERASYON HESAP VERMELİ
Adnan Kıstak gibi Türk Bayan Voleybolu’na onlarca değer kazandırmış bir teknik adam Bodrum’da denizden geçen gemileri sayıyor. En başta Kıstak’a da mutlaka görev verilmeli.
Sonra mutlaka Başkan Özkan Mutlugil ve yönetimi, voleybol basınının karşısına çıkıp suçlamalara yanıt vermeli. Korkmamalılar. Çünkü, eğer amaç voleybola hizmet ise, federasyonun da yazılı veya görsel basının da görevi zaten bu.
Ama maalesef federasyonlar hep kaçak oynar. Önemli bir turnuvaya gidilir, takım gelir, hop kayıplardalar. Yahu kardeşim orada ne gördüğünüz, elalem ne yapmış bir anlatsanıza. Hem bu yalnız basına bilgi vermekle de kalmamalı. Onlarca antrenör var bu ülkede. Seyahatlere gidenlerin görgüleri kendine kalıyor. Paylaşın beyler paylaşın.
SON OLARAK GÜZEL BİR ÖNERİ
Ankara’da her voleybol maçında hazır bulunan Ömer Giraygil ile konuşuyorduk. Ben kafayı ana kapı girişinin yanındaki müzeye takmıştım uzun zamandır. Ömer Giraygil’e “Ya ağbi burası battal. Kimse de gezmiyor” dedim. Bugünkü Voleybol Müzesi’nin yerini bir kafeye verilmesi gerektiğini söyledi. Etraf öğrenci dolu. Federasyon para kazanmalı buradan. Zaten müzeye kimsenin girip gördüğü yok. Oradaki kupa, şilt ve öteki şeyler için salonda bir yığın yer var. Ben bu fikri beğendim. Aynen imzamı atıyorum. Üstelik iyi de para getirir.
Çok uzun oldu. Selamlar
Mail adresim: cbtokgoz@gmail.com