DEDE KORKUT KİMDİR?
Türk edebiyat tarihinin büyük bilginlerinden Prof.Dr. Fuat Köprülü diyor ki:”Bütün Türk Edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut`u da diğer gözüne koyunuz;Dede Korkut yine de ağır basar”
Bu söz doğrudur… Çünkü Dede Korkut, gerçekten Türk edebiyatının ulaşılması zor doruğudur. Türk dilinin en güzel eserlerinden birisidir. Kuşkusuz en önemli özelliği onun milli bir destan olmasıdır. Dede Korkut, eski Türk kültüründe varolan Şaman, Baksı, Aksakal, Bilge ozan geleneğinin Oğuz Türkleri`ndeki devamıdır.
Milli destanların en belirgin özelliği, yazarının `millet` olmasıdır. O bir kişinin değil, tüm milletin malıdır ve onu millet yaratmıştır. Böyle destanlarda dil, en görkemli durumuyla göze çarpar. Dede Korkut`ta olduğu gibi… Bu açıdan Dede Korkut, güzel Türkçe`mizin en kutlu eseridir. Dede Korkut`de yer alan uslup Türk milletinin kişiliğini yansıtır;yalın, açık, kesin ve fakat görkemli…Anlatım şiircedir. Söz gelimi, sabah vaktini anlatan şu sözler ilginçtir:
“Serin serin tan yelleri estiğinde
Sakalı boza çalan çayır kuşu öttüğünde
Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda
Büyük cins atlar sahibini görüp homurdandığında
Aklı karalı seçilen çağda
Göğsü güzel dağlara gün vurunca
Bey yiğitlerin kahramanların birbirine koyulduğu çağda.”
Diğer yönden de Dede Korkut`ta Türk milletinin başeğmezliği, yüksek gururu her satırda gözlenebilir.
NE ZAMAN OLUŞTU?
Dede Korkut 12 öyküden oluşuyor. Bu öyküler adsız birisi tarafından 14 ve 15.yüzyıllarda kağıda geçirilmiş. Yazılı nüshaların bir bölümü Vatikan`da, bir bölümü de Dressen`dedir. Ne acıdır ki, Türkler, Osmanlı Devleti yönetiminde iken bu muhteşem eserin yazılı duruma getirildiğinden, ancak 20.yüzyılın başlarında haberdar olabilmişlerdir.
Destan-öykülerinin oluşumunun, eski Oğuz destanlarından beri gelen zaman içinde geliştiği ve son olarak Oğuzlar`ın Batı`ya, Anadolu`ya girdiklerinde, bu günkü durumunu aldığı sanılmaktadır. Dede Korkut öykülerinde, gerçekten de eski tarihimizin ve destanların izleri vardır. Orkun Bengütaşları`ndaki anlatımın benzerini, Dede Korkut`ta görebilmekteyiz.
Dede Korkut öyküleri, Doğu Anadolu ve Azerbaycan yöresinde geçmektedir. Ama, Türk Milleti`nin tarih boyunca kapladığı tüm coğrafyalarda varolan özelliklerini yansıtmaktadır.
Bu öyküler, Türk milletinin, kişilik özelliklerini yansıtması bakımından ayrı bir değer taşımaktadır. Milletimizin öfkesi, sevgisi, konukseverliği, insan, hayvan ve doğa sevgisi, yurt sevgisi, güçlü aile bağları, temiz gönlü en alımlı sözlerle sergilenmektedir. Özellikle kadına verilen değer Dede Korkut`ta çok çarpıcı bir biçimde dile getirilir.
Dede Korkut öykülerini günümüz alfabesiyle yayımlanmasında, Pof. Dr. Muharrem Ergin ve Orhan Şaik Gökay önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Üniversitelerdeki bilim adamlarımızca, Dede Korkut üzerine pek çok araştırma yapılmış, bilimlik pek çok makale yayımlanmıştır.
Bu öykülerden yararlanarak, yine pek çok sanatçımız özellikle tiyatro oyunu türünde eser vermiştir. Bunlar arasında, Güngör Dilmen (Deli Dumrul), Mevlut Uluğtekin Yılmaz (Deli Dumrul) ve son olarak Turan Oflazoğlu (Korkut Ata) sayılabilir.