NEREDE O ESKİ BEYOĞLU
“Nerede o eski Beyoğlu, kimseler kalmadı…” edebiyatı yapanlara duyurulur. Samimiyeti ve geleneksel ürünleriyle ‘Eski Beyoğlu’nun hatırasını ayakta tutan tatlı bir dükkân var. Envai çeşit lezzete ev sahipliği yapan Balık Pazarı’nın en eski esnafı Üç Yıldız’a uğrayıp; el yapımı lokumlarından, şekerlemelerinden tatmadıysanız, büyük kayıp!
Beyoğlu’nda rengârenk akide şekerleri, çeşit çeşit lokumlar, badem ezmesi ve çikolata satan bu dükkânın vitrininden yansıyan görüntü bir anda sizi yolunuzdan alıkoyar. Camekâna yapışıp kalırsınız. Şekeri çekici bulmayanların bile dönüp baktığına emin olduğum bu mekâna adımınızı atar atmaz ise 50 yıl öncesine gittiğinizi hissedersiniz. Sarı pirinç kapaklı kavanozların içinde duran çeşit çeşit şekerler adeta çiçek bahçesini anımsatır. Biz de bayramlarda ağzımızı tatlandıran “tatlı yiyelim tatlı konuşalım” felsefesinin başrol oyuncusu bu şekerlerin öyküsünü dinlemek için Üç Yıldız’ın yolunu tuttuk… Üç Yıldız’ın kurucusu olan Ahmet Fikri Dörtler, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra İnebolu’dan gelerek İstanbul’a yerleşir. İlerleyen zamanlarda Üsküdar’da meşhur şekerci Alptekinler’in yanına çırak olarak girer, usta olarak çıkar. Yıl 1926’yı gösterdiğinde ise şansı yaver gider, kardeşi ve arkadaşı ile birlikte Üç Yıldız’ı kurarlar. Maceraya 3 kişi atıldıkları için olsa gerek şekerlemeciye “Üç Yıldız” adını verirler. Zamanla işleri tek başına ele alan Fikri Bey, oğlu Feridun Dörtler’i (O da şu an işleri oğlu ile birlikte yürütüyor) işin başına geçirir. Galatasaray Lisesi mezunu ve eski bir Galatasaray futbolcusu olan Feridun Dörtler hala işinin başında ve bu nostalji kokan dükkanı yaşatmaya devam ediyor. Kıbrıs olayları ve mübadele döneminde Türkiye’den ayrılmak zorunda kalanların çocukluk anılarını süsleyen Üç Yıldız, şimdilerde ‘o’ çocukların torunlarını ağırlıyor. Beyoğlu’nun mozaiğine renk katan bu şekerlemeci dükkânı, farklı kültürlerden insanların da uğrak mekânı; Türkler, Rumlar, Ermeniler ve Museviler için vazgeçilmezler arasında…
“Ala”
Kapıdan içeri girdiğinizde sağ tarafta 180 yıllık bakır kaplar içerisinde sunulan reçeller hemen dikkat çekiyor. Renkleri hoş; kokusu ayrı bir çalım, müdavimleri ise hatırı sayılır sayıda. Tahinden helvaya, lokumdan reçele yok yok. İzmir taraflarında sakız reçeli olarak bilinen, kesin olmamakla birlikte Osmanlı’dan miras ‘Beyaz Tatlı’yı ise mutlaka tadın. Bergamotlu ve vanilyalı olmak üzere iki farklı seçeneği mevcut. Anlayacağınız sadece şeker ya da lokum imal etmiyorlar; unutulmaya yüz tutan lezzetleri de yaşatma çabasındalar… Yolunuz Duduodaları Sokağı’na düşerse Üç Yıldız’a uğrayın ve ağızda yağ gibi eriyen sakızlı lokumundan deneyin derim! Zaten tadına baktığınız tek bir ürün diğerlerinin lezzetine referans olacaktır…
Akide şekeri
Akide şekerleri; Osmanlı döneminde Yeniçerilere ay sonunda dağıtılan maaşlardan ve aralarında yapılmış akitin memnuniyetini ifade etmek üzere dağıtılan tatlıdır. Üç Yıldız’ın raflarında; bergamotlu, çilekli, naneli, portakallı, susamlı, güllü, limonlu ve tarçınlı çeşitlerini bulabilirsiniz.
COCA COLA NASIL BAŞLADI
Coca Cola’nın mucidi John Pemberton 1886’da ürününü piyasaya sürdüğünde şişesini 5 centten satmaya başlamış…1956 yılına kadar 70 yıl fiyat değişmemiş…Sonra 6 cent olunca milleti hararet basmış…Pemberton’un elindeki cola 131 yıl öncesinin fiyatından…Dünyanın en çok tüketilen meşrubatı ne çilelerden geçmiş…Formülü de bilinmesin yani…
UYUMAMIZIN SEBEBİ NEDİR?
Kesintisiz olarak kadın ve erkek farketmeksizin tüm insanlar olarak günün belirli saatlerinde uyuyoruz. Her günün sonunda kendimizi ölü gibi yatağa atıyor ve bir süre öyle kalıyoruz. Düşündüğümüzde bu yaptığımız şey biraz garip geliyor. Geçmişte atalarımız için durum daha zordu. Evleri yoktu ve vahşi hayvan saldırıları söz konusuydu ama tüm bunlara rağmen onlarda belirli saatlerde uyuyorlardı. Bilimadamları neden uyuduğumuzu halen araştırmaya devam ediyorlar. Yapılan son araştırmalara göre bazı yeni bulgular elde ettiler.
Neden Uyuyoruz?
Bu soru net bir şekilde cevaplanmış olmamakla birlikte genelde uykunun bedenimize güç verdiği ve uyku esnasında beynimizin kendini yenilediği düşünülüyor.
Günlük koşuşturmacalarımız içerisinde beyin hücrelerimiz yeni tecrübeler kazanır ve beynin diğer kısımlarıyla çeşitli bağlantılar kurar. Uyuduğumuzda ise bu bağlantıların önemli olanları güçlendirilir önemsiz olanlarının bir kısmı atılır. Fareler üzerinde yapılan deneyler bunu doğrulamıştır. Bu şu demek oluyor ki uyku aslında beynin temizlenmesi için büyük bir avantaj sunuyor. Rochester Medical Centre Üniversitesi’nden Prof. Maiken Nedergaard tarafından yapılan bir araştırmada fareler denek olarak kullanılmış ve beyinlerinde atık kimyasalları temizleyen bir kanal ağı keşfedilmiştir. 2 sene önce yayınlanan bu çalışmada Nedergaard, beynin kapalı olduğunda yani uyuduğunda bu temizleme sürecinin gerçekleştiğini kaydetmiştir.
Uyumazsak Ne Olur?
Uyumak bu kadar önemliyken aksi durumda vücudumuzda neler olur? Uyku eksikliğinin vücut hücrelerimizde bulunan genlerde davranış değişikliğine yol açtığı görülmüş.
Surrey Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar genlerin stres zamanlarında olduğu gibi uyku eksikliğine de tepki verdiğini ortaya koydu. Bu durum uykusuzlukla meydana gelen sağlık sorunlarını açıklıyor.
Ayrıca uykusuzluk problemi yaşadığımızda beynimizin yarı uyanık yarı uykulu olduğu söyleniyor. Bu konuda balinalar üzerinde yapılan araştırmalar, bu hayvanların uykusuzluk çektiğinde beyinlerinin yarısını kullandıklarını ve yüzmeye devam ettiklerini göstermiştir. İnsan denekler üzerinde yapılan araştırmalarda da yine aynı şekilde uykusuz kaldıklarında, beyinlerini bazı bölgelerini aktif olmadığı görülmüştür.
Atalarımızdan Daha Çok Uyuyoruz!
Modern dünyanın getirileri bizleri daha çok uyutuyor. Araştırmalar ampullerin uyku düzenimize etki ettiğini ve bizden bir nesil önceye göre 2 saat daha fazla uyuduğumuzu ortaya koydu. Ayrıca uyumadan önce herhangi bir elektronik cihaz kullananlar (örn. Akıllı telefonlar) uykuya geçmekte zorluk yaşıyor ve sabahları geç uyanıyorlar. Bu sırada vücudumuzun biyolojik saat mekanizmasını düzenleyen melatonin hormonunun seviyesi düşüyor.
100 KENTİN BEŞİ TÜRKİYE’DE
Dünyada turistlerin en çok beğendiği 100 şehirden 5’i Türkiye’de. Hong Kong’un başı çektiği listenin ilk 5 sırasını 3 Uzakdoğu ve 2 Avrupa şehri alıyor.
Merkezi Londra’da bulunan pazar araştırmaları şirketi Euromonitor International’ın raporunda, dünyada turistlerden en çok beğeni puanı toplayan 100 şehirden 5’inin Türkiye’de olduğu belirtildi. Bir önceki yıla göre puanı yüzde 13.2 artan İstanbul, listede 9’uncu sırada yer alıyor. Antalya yüzde 11’inci sıraya yerleşirken, Muğla 56’ncı, Edirne 60’ıncı, Artvin ise son sırada yer aldı.
Hong Kong’un başında yer aldığı listenin ilk 5 sırasını 3 Uzakdoğu kentiyle 2 Avrupa başkenti aldı. Kılpayı farkla Dubai’yi geçen Antalya’nın, 14’üncü sıradaki Roma’yı da geride bırakması dikkat çekti.
Terör ve rekabet engeli
Araştırma notlarında, İstanbul ve Edirne’nin puanlarındaki yükselişin özellikle Arap turistlerin kendisini Türkiye’de rahat hissetmesinden kaynaklandığına dikkat çekildi. Diğer yandan, terör kaynaklı güvenlik sorunlarının ve Birleşik Arap Emirlikleri, Fas ve Umman gibi ülkelerin rekabetinin Türkiye’nin pazar payını azaltabileceği belirtilldi. Raporda, Avrupa merkezlerinde mülteci akını nedeniyle gümrük geçişlerinin zorlaştırılmasının turizmi olumsuz etkileyebileceği de vurgulandı. Araştırma turizm firmalarından, havalimanlarından ve otellerden derlenen veriler kullanılarak gerçekleştirildi.