BİLGİ FELSEFESİNİN KONUSU
Felsefenin, ilk kez akdeniz kültür çevresinde İzmir’in güneyindeki Milet kentinde, ünlü filozof Thales’le bir ”doğa felsefesi” olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Çıkış tarihi yaklaşık olarak MÖ 7. yüzyıldır. Thales doğayı meydana getiren temel öğenin ne olduğunu merak etmiş onu araştırmıştı. Doğayı ve oluşumunu kavrama çabasından doğan bu felsefeye önce ”ilk felsefe” daha sonra ”doğa felsefesi” ve ”metafizik” denilmiştir.
Demek oluyor ki ilk filozoflar varlık, doğa üzerine yönelmişler, doğayı anlamaya çalışmışlardır. Orta çağın sonuna kadar da temel araştırma alanı genel olarak bu olmuştur.
17. yüzyılda Kolomb’un keşifleri, Rönesans, Reform hareketleri ve yeni bilim anlayışının doğması ile birlikte felsefe, ”bilgi kuramsal dönemeç” diye adlandırılan bir döneme girdi. Önde gelen filozoflar varlık hakkında bir iddiada bulunmadan önce başka bazı sorular sormamız gerektiğini ileri sürmeye başladılar. Örneğin: ”İnsani varlık neyi bilebilir?, ”Bilgi nedir?, ”Bir şeyi bilmek ne demektir?”, ”İnsan bilgisinin sınırları var mıdır?” …vb.
Bunun sonucunda bilginin ne olduğunu, nasıl ve ne yollardan elde edildiğini araştıran bilgi felsefesi (epistemoloji) doğmuştur. Epistemoloji, Yunanca ”doğru bilgi, sistematik bilgi, kanıtlanabilir bilgi” anlamına gelen ”episteme” ile akılsal açıklama anlamına gelen ”logos” kelimelerinden türemiş bir sözcüktür. Bilgi felsefesinin belli başlı kurucuları Fransız filozof Descartes (Dekart, 1596-1650), İngiliz filozof John Locke (Con Lok, 1724-1804) ve Alman filozof Immanuel Kant (İmmanuel Kant, 1632-1704)’tır.