Televizyon Dünyası’nda en sevdiğim, en alkışladığım adamların başında gelir Uğur Dündar..Kurumda işe, 70’lerin başında, Yılmaz Tekin Onay’ın (Güntekin Tekinonay’ın amcası) başında olduğu TRT Televizyonu Gayri Siyasi Olaylar Şubesinde stajyer olarak başlamıştı.
“Baba Yılmaz” derdik, onun hazırladığı spor programını da ben sunardım.
Daha geldiği gün müthiş heyecanını ve akla sığmaz çalışkanlığını fark etmiştik.. Her işe koşuyordu.
Sonra Spor Servisi’ne transfer oldu. ..ve de 1972 Olimpiyatları’nda efsane.. TRT, ülkemizin bu ilk canlı, naklen Olimpiyat yayınına büyük bir kadro ile giderken, Yüzme Yarışları’nı anlatmaya zamanın ünlü spikerlerinden hiç biri talip olmamıştı. İyi bir yüzücü olan Uğur “Ben anlatırım” diye gönüllü oldu.
Şans, hak edenin yanında olurmuş. Mark Spitz diye bir adam Münih Oyunları’nın efsanesi haline geldi. O her yarışında dünya rekoru kırar, 7 altın madalya alırken, onun yarışları da izlenme rekoru kırdı, dünyada ve Türkiye’de.. Ve de Uğur nasıl anlatıyordu o yarışları, yaşar gibi, yüzer gibi.. Biz izleyenleri havuza sokuyordu her defasında..
Münih dönüşü Uğur, TRT’nin “1 numarası” idi artık.
Spor ona yetmedi.
Haberciliğe, haber röportajcılığına başladı. Sonra programcı oldu. Belgeseller çekti. Unutulmaz eğlence programlarına imza attı. Ne sanatçılar, ne komedyenler kazandırdı. Ekranda yapmadığı iş kalmadı.. Hep zirvedeydi ve tabii, dedi kodu çarkı çalışıyordu..
“Efendim Uğur torpilli..” Torpilli dedikleri şu.. O zaman TRT’nin en yokluk günleri.
Bütün görüntüler, nerdeyse 10 kilo ağırlıktaki kameralarla çekiliyor. TRT’nin 7 kamerası var. Biri protokol gereği Cumhurbaşkanı’na ayrılmış.
Devamlı Köşk’te. Programcılar kamera sırası bekliyorlar.
Çekilen filmleri kurgulayacak dört tane montaj masası var.
Bütün programcılar gene kuyrukta..
Ama Uğur ne kamera sıkıntısı çekiyor, ne masa..
Eeee!.. O zaman torpilli..
Ben de Cumhuriyet’in TV yazarıyım o yıllar.. Merak ettim tabii, Uğur’daki bolluğun sebebini..
Peşine düştüm ve buldum..
Bir pazar günü, TRT’nin bomboş koridorlarına daldım ve gördüm..
Uğur tatil günlerinde çalışıyordu..
Hafta sonlarından mesela..
Salı günü bayram ya.. Bütün bayram günleri boyunca, herkes gezerken, Uğur boş duran kameralarla çekiyor, boş duran masalara oturuyordu.
Uğur Dündar, televizyoncu olarak yaptığı şöhretin her zerresini hak etmiş bir dostum, tam yarım asırlık arkadaşımdır.
Hayatından bir belgesel yapmışlar.
Aradı, davet etti ilk gösterimine..
Gidemedim, ama fazla şey kaybettiğimi sanmıyorum.
Ben o hayatı canlı yaşadım çünkü.. Görüntüler hafızamda.
Montajlamaya ömrüm yetmez..