YENİ BİR ADLİ YIL DAHA AÇILIYOR
Benim 35.yılım.
Otuz beş yıldan beri hukuğun içindeyim.
Adli yıl açılış törenlerine genelde hhukuk fakültelerimizin değerli hocaları çağrılmıyor.
Aslında Hukukun hazırlanmasında en büyük emeği geçen onlar.
Ama bu değerli insanlar piyasada yoklar. Hukuku siyasetçiler belirliyor. Nasıl bir Hukuk Sistemi Ülkemize yakışır demiyorlar. Kendi çıkarlarını hangi sistem daha çok korur. Elindekiler nasıl daha çok artı değer kazanır.
Avukatların bağlı olduğu (Türkiye de sanırım avukat sayısı 100.000 geçti. İstanbul Barosu Dünyanın ilk üç sırasında . Ama barolarla hükümet barışık olmadığından , yasaları bizzat savunan, uygulayan, bizzat kaynağından gelen 40.000 kişiden oluşan avukatların bağlı olduğu İstanbul Barosu’na , taraflar birbirlerine küs oldukları için devlet, yasaların hazırlanmasında en önemli kaynağın bilgi, tecrübe ve becerilerinden faydalanamıyorlar.
Türkiye’de 1994-1998 yılları arasında borsa aracı kurumlarının batışını hep birlikte izledik.
Benim bizzat uğraştığın 5-10 dava aracı kurumlardan alacaklı olup da paralarını alamayan kişilerin haklarını korumak amacıyla aracı kurumlara açtığımız davalarla uğraştım. Hepsini kaybettik. Aracı kurumlar çünkü işlem yaptıkları müşterileri adına aldıkları hisse senetlerini takas ve saklama bankasına vermemişler veya çok cüzi kısmını vermişler, kalan için alım yaptıkları dahi bilinmiyor basit bir bilgisayar çıktısı ile aldık diye iddia ediyorlardı.
Velhasıl kimse paralarını alamadılar, çünkü aldım denilen hisse senetleri gerçekte alınmamış, o paralar o zamanlar aylık faizlerin %10-15 arasında olması nedeniyle şirket dışında faize aracı kurumlar tarafından veriliyor büyük paralar kazanılıyordu.
Rüzgar tersine dönünce faizler borsa kazançlarını kaldıramadı ve aracılar battılar.
Asıl denilecek şey yasalarda bu konuda eksiklik olduğu tespit edildi.
Çünkü takas ve saklamada ismen saklama yoktu. Aracı kurumlar kendi adlarına saklama hesapları açıyorlar. senetleri istediği gibi kullanıyorlardı.Avrupadaki uygulamalar incelendi. Almanya, Holanda v.s..
Alınan yasadan nedense ismen saklama kısmı bilerek çıkartılmıştı. Uzun lafın kısası 1998 de Takas Bank yasası değişti. İsmen saklama geldi, 20 yıl geçti hiç batan (istisnalar hariç)aracı kurum olmadı.
Alın Banker yasası aynı, bankerlik Amerika’da 200 yıldan beri var ve başarıyla uygulanıyor. Bizde aynı aracı kurumlar da aıktı Bütün bankerler Battı.Milletin paraları gitti.Devlet ne aracı kurumlrdan parasını alamayanlar ne de bankerlere para kaptıranların paralarını ödemedi. Halbuki devletin kusuru vardı. Sosyal devlet olsaydı bağımsız bilirkişiler doğru, hakkaniyete uygun raporlar verseydi, hiçbir kusuru olmayan milletin paraları batmayacaktı.
Bu örnek o kadar çok ki, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında, borsaya bağlı şirketlerden hisse senedi alıp da daha sonra devlet tarafından el konulan şirketler, Örn. Kepez Elektrik, Çukurova Elektrik, Sabah Gazete Gurubu, Koza Şirketleri bunlara devlet el koydu ellerinde bu kurumların senetleri olanlar bir gecede ellerindeki kağıtlar çaput oldular, buna karşı hiçbir şey yapamadılar.Peki bu kişilerin günahları neydi.Uzanların devleti dolandıracağını nereden bilebilirlerdi. Bu şirketler devleti dolandırdıysa, BDDK ve İMKB müfettişleri işlerini doğru yapmadılar. Zamanında müdahale edilseydi bu şirketlerin ellerinde senetleri olanlar mağdur olmazdı.
Peki,yasaların yapılmasındaki izlenecek yolun önemi burada önümüze çıkıyor.
İnşaat sektöründe iş yapan patron kendi aleyhine yasa çıkartmaz. Çünki yasaları yapanlar ticaretle uğraşmamalı, bir holdingin danışmanı , bitaraf olmamalı, yeni adli yıl hepimize içimizden geldiği gibi yeni ufuklar açar olsun.
Her adli yıl açılışında aynı şeyler söylenmemeli.
Kalın sağlıcakla,
Av.Talat Güneş