Aldırma Be kalender
Köşemiz “voleybol” ama konumuz voleybol değil.
Dünya kötü günler geçiriyor. Koronavirüs diye bir bela, dünyayı hizaya getirdi.
Kimine göre laboratuar hatası, kimine göre virüsün içine el girmiş. Çoğunluğa göre de Çin’de yarasa.
Ben insan elinin değdiğine inanıyorum.
Ölenlere üzülmemek elde değil.
Ancak, dünya şu iki ayda hizaya girdi.
Bunu da görmekten gelemezlik olmaz.
Hayvanlar kıyasıya öldürülmüyor, havalar tertemiz.
Bunu fırsat bilip, bizim yöneticiler yandaşları ile paylaştıkları bazı olumsuzlukları düzene soksalar.
Ekonimi battı, kasa tamtakır, tarım bitti. İşsiz sayısı resmi rakama göre 4 milyona yaklaşmış. Bence 6 milyon.
Koronavirüs fırtınasında devletin beyanına göre şimdilik işler iyi.
Ama, şimdiye kadar öyle yalanlar söylendi ki inanmak çok zor.
Adalet tepetaklak.
Büyük şehirleri seçimlerde kaybeden iktidar partisi halkın çoğunluk oyu ile seçilen belediye başkanlarına ayrıcalık uyguluyor.
Böyle bir şey insanın aklından bile geçmez.
Bu belediyelerin halka yardım kampanyası engelleniyor. Mahkeme deniliyor. Ne o mahkemede hakim “Fakire fukaraya ekmek verdiniz” mi diyecek.
Hırsızların yandaşlarını görseniz, sosyal medyada ne yalanlar, ne iftiralar.
Virüs için evhapsi var. Bence doğru.
65 yaş üzerindekiler kürek mahkumu. Evde temelli tutsak.
Ya günde 1-2 saat kapının önüne çıksalar bari.
23 Nisan ve 1 Mayıs, koronavirüs ayağına yine kısıtlama, yani yasak.
Mecliste yine kısır döngü.
Baştaki sövüyor, alttaki kalaylıyor.
Günler geçip gidiyor.
Ancak, çok uzun süreceği tahmin edilen bu virüs belasından sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Mutlaka geçecek.
Rahmetli Cem Karaca’nın Kalender şarkısındaki gibi.
Aldırma be kalender.
Bu da geçer.
Geçen ama deler de geçer.