İki erkek, iki de bayan ulusal ekibimiz ülkemizi temsil ediyor. Voleybolumuzun teknik patronu Zanini, Dünya Ligi’nde oynayan A Takımımızın başındaydı, Avrupa Ligi’nde mücadele eden grubumuz da Reşat Arığ’a teslim edildi. Her iki antrenör de bu güne kadar görevlerini sürdürdü. Hafta sonu Marmaris de oynanan Avrupa Ligi’nde hepimizi şaşırtan bir uygulama ile karşı karşıya kaldık. Bu ekibi çalıştıran Reşat Arığ yerine Danimarka maçlarına birden Zanini baş antrenör, Reşat da yardımcısı olarak çıktı.
Bu ilk değil. Daha önce Motta da buna benzer bir uygulama yapmıştı. Ancak o maçların ortasında değil, şampiyonanın başından itibaren sahaya çıkmıştı. Bu yüzden de üstünde fazla durulmadı.
Aslında, bizde “yabancıdır. Ne yapsa yeridir” düşüncesi hep oldu. Çünkü ülke sporunda, özellikle de voleybolumuz da her zaman yabancıların ayrıcalığı vardır. Ne yazık ki, kulüpler de, federasyonlarda onların kuş kondurduğunu düşünür. Nedenini sorduğunuzda yanıt aynıdır; “Türk antrenör mü var?” Bu cevabın karşısında sanırsınız ki kulüplerde, ulusal ekiplerimizde yer alan tüm bu sporcular gökten zembille indiler. Onların buralara gelmesinde bizim antrenörlerimizin hiç payı yok. Bu muhteremlerin elinde öyle bir sihirli değnek var ki, değdiğinde o güne kadar yerlerde sürünen voleybolumuz, sporcularımız birden üst düzey müsabakalarda başarılı olurlar ve derecelere uzanırlar.
Zanini de böyle düşünmüş olacak ki, birden sorumluluğu üstlendi, bir tarafta sihirli değneğiyle, diğer tarafta teknik direktörlük becerisiyle Danimarka karşısında galibiyetlere uzandı (tabi, A Takımdan Metin, Burak, Hakkı’nın bu ekibe dahil olduğunu, Danimarka’nın 8 maçta ancak 1 puan alabildiğini yani grubun en zayıf halkası olduğunu da göz ardı edersek) alkışı da fazlasıyla hak etti.
Umarım bir gün, yabancıları da gözümüzde çok fazla büyütmeden gerçek yerlerine oturtur, antrenörlerimize ve sporcularımıza gereken önemi ve değeri veririz.